14 Kasım 2013 Perşembe

Londra-Ne soğuk, ne de sıcak..

3 ay önceden kaldığımız yerden devam edelim..

Bu sefer Londra'dayız..Parklarla çevrilmiş, meşhur metrosu ve otobüsleri ile Avrupa'nın en kalabalık metropollerinden biri..

Hikayemize uçaktan başlayalım; THY'nin TK1989 uçuş seferi ile İstanbul'dan koyulduk yola.4 saat sürecek yolculuğumuzu Heathrow Havaalanında noktalayacağız. Huyum kurusun ki cam kenarı dışında uçak yolculuğu yapamıyorum. Karanlık olsa bile, şehirlerin üzerinden geçerken ışık yoğunluğunu izlemek ve haritadan nerden geçtiğimizi görmek ayrı bir keyif katıyor.
Heathrow Havaalanı, uluslararası yolcu trafiğine göre dünyanın en işlek birinci havaalanıdır (Wikipedia). Gelin diz düşünün o kalabalığı ve insan akışını. Artık tipimizden midir, dilimizden midir bilmem ama dakika bir gol bir. Çıkışta polis memuru bizi durdurup çantalarımızı kontrol etmek istedi. Sigara var mı diye. Çünkü Londra'da freeshoplarda sigara satılmamaktadır ve şehirde oldukça pahalıdır. Bunu bilen yabancı ülke vatandaşları Londra'ya girerken mutlaka sigara alırlar yanlarına. Polis yakaladığının kartonunu alıyor (kendi içiyordur muhtemelen). 
İlk işimiz seyahat kartı almak oldu (Oyster Card). 1-3 Zone arası 7 günlük sınırsız tren-metro-otobüs ulaşımı için en ideal kart. Piccadilly Line ile Victoria'ya geldik ve buradan trenle Norbury'e gidene kadar canımız çıktı tabi. Yanlış trene binerek 3 attıktan sonra kalacağımız adrese ulaştık. 2 gün sonra halimize gülüyorduk çünkü işi çözdükten sonra dünyanın en kolay ulaşım ağını kullandığınızın farkına varıyorsunuz.

Londra'da bulunma amacımız ''İş Seyahati'' olduğu için sadece haftasonu ve akşam 18:00'dan sonra gezdiğimiz yerlere değineceğim. Okullar vs. bunlar çok ilginizi çekmeyebilir ama detaylı bilgi almak isterseniz tek bir e-maille bana ulaşmanız mümkün.

İsterseniz şöyle yapalım, semtlere göre gezebileceğiniz yerleri anlatayım size. 

Big Ben- (Ünlü saat kulesi) Westminster Sarayı'nın yanında bulunan bu muhteşem anıt Londra'ya giden hemen herkesin fotoğraf çektirdiği ve ziyaret ettiği yerdir. Zaten metrodan inince ''zınk diye'' karşınızda bulduğunuz bu anıtı ziyarete binlerce insan geliyor hergün. İşin güzel tarafı Westminster Metro'sundan inince Big Ben, Westminster Sarayı ve London Eye ziyaretlerini aradan çıkartabilirsiniz. Hatta köprünün üzerine çıktığınızda önce Big Ben fotoğrafı çektiriniz sonra arkanızı dönüp London Eye fotoğrafı ile ziyaretinizi taçlandırınız :) 

En sevdiğim lokasyon ise Green Park (Victoria'da inerseniz yürüyerek 10 dakikalık bir mesafede bulunmaktadır)






 Buckingham Sarayı- Green Park metrosundan inip şu 3 muhteşem yeri görebilirsiniz. Buckingham Sarayı-Green Park ve Hyde Park.
Saray'da nöbet değişimine denk geldiğinizde askerlerin muntazam yürüyüşlerini ve nöbet değişimlerini fotoğraflayınız. Zaten sizin gibi yüzlerce insan o sırada orada olacağı için güzel anları yakalmak biraz zaman alabilir. Saray'ın hemen yanında bulunan Green Park ise benim en beğendiğim yeşil alan oldu. Ucu açık ve upuzun yürüyüş yolu olan park insanı dünyadan ayırarak inanılmaz bir huzur veriyor. Tıpkı New York'taki Central Park gibi. Şehrin içinde bir terapi merkezi. 
Buradan yürüyerek Hyde Park'a geçiyoruz. Dünyanın en büyük şehir parklarından birisi olan Hyde Park'ta, Bahçeler bölümü görülmeye değer nitelikte. Ayrıca size önerim parkın çeşitli noktalarında bisiklet kiralama alanları var. Buradan bisiklet ile tüm parkı turlayıp bir gününüzü burada geçirebilirsiniz. Biz bu şerefe erişemedik siz mutlaka yapın :)

Oxford Street- Oxford Circus metro durağından indiğinizde etrafta takım elbiseli şık bay ve bayanları görünce New York Wall Street'te hissediyorsunuz kendinizi. Hatta 5th Avenue'nun küçük hali (kaldırımlar 5th Avenue'ya göre daha küçük) tıpa tıp Oxford Street'e benzemektedir. Hemen her akşam konaklama noktamıza ulaşmak için buradan geçtik. Uzunca bir cadde olan Oxford Street'te hediyelik eşya dükkanları bolca bulunmaktadır. Mutlaka pazarlık yapın, Afganistan ve Pakistan ağırlıklı olan esnaf Türk olduğunuzu zaten hemen anlıyor fiyatı mecburen indiriyor (Artık bizimkiler nasıl bezdirmişse). Oxford Street'te her ünlü markanın mağazasını bulabilirsiniz (Barbour, Clarks, H&M, Next, vs.). Ama size şiddetle PriMark'ı tavsiye ediyorum çok ucuz ve çok çeşit var. Tamam yüksek kaliteli ürünler olmayabilir ama emin olun kendinize göre mutlaka bir şeyler bulacaksınız. 
Oxford Street ile kesişen Regent Street aynı tarzda dükkanları barındırmaktadır ve Oxford Street'in bir kopyasıdır. Regent Street'te batı yönüne gittiğinizde caddenin sonunda Leicester Square'a gelmiş olacaksınız. Kumarhane, Pub ve restoranların bollaştığı bu meydan ilginizi çekecektir. Tiyatro ve müzikalleri burada bulacaksınız. Yürümekten çekinmeyin ve yorulmaktan korkmayın çünkü zaman su gibi akıp gidiyor. Oxford Circus'tan buraya ulaşmanız 15 dakikanızı alıyor. Ama arzu ederseniz metroya binip Leicester Square durağında inebilirsiniz.Trafalgar Meydanı ve Covent Garden buraya yürüyüş mesafesindedir. Akşam 18:00'dan sonra hemen her Pub'ın önünde takım elbiseli kalabalık insanlar göreceksiniz. İngilizlerin en sevdiğim alışkanlığı; iş çıkışında herkes Pub'ın birine kendisini atıyor ve 1-2 saat vakit geçirdikten sonra herkes evlere dağılıyor. 

Trafalgar Meydanı- Sizi büyüleyen bir aristokrat yapısı olan bu meydanda bir çok bina ilginizi çekecektir. Şehrin merkezinde olmasından dolayı ulaşımında hiç bir problem yok, mutlaka görün.

London Bridge ve Tower Bridge- Tren ile London Bridge'e ulaşabilirsiniz. Tower Bridge ile aralarında 10 dakikalık bir yürüyüş mesafesi bulunmaktadır. Queens Road denilen yürüyüş yolunu kullanmaya başlıyoruz ve gidene kadar yaklaşık 10 noktada durup fotoğraf çekiyoruz. Muhtemelen hepiniz aynı şekilde yapacaksınız çünkü manzara sizi teşvik ediyor. Tower Bridge'e yaklaştığınızda sokak restoranları ve cafeleri ilginizi çekebilir ve yaklaşık 8-9 Pound'a burada doyurucu ve keyifli zaman geçirebilirsiniz. Bizde olsa muhtemelen Nargile kafeler sarardı etrafı ve bu nezihliği yakalamak mümkün olmazdı. Kendi ülkemi her yerin üstünde tutarım ama imrenmemek elde değil açıkçası. Tower Bridge'in üstünden yürüyerek geçmek ise gerçekten Londra'da iken yapmanız gereken faaliyetlerden biri olmalı. Bir Boğaz köprüsü değil tamam, ama tarihi dokuyu ve İngiliz kültürünü görebileceğiniz yegane manzara sizi bekliyor olacak. 

Londra anlatmakla bitmez, tıpkı İstanbul ya da New York gibi. Fakat size bir kaç anektod aktardıktan sonra yazıyı bitirmek istedim.
-İngiltere'nin para birimi GBP (Pound-Sterlin)'dir. Bu yüzden pahalı bir şehir ama yaşamanın ucuz yolları her yerde olduğu gibi burada da var!
-Marketlerde Sandviç menüleri bulunmaktadır. Her öğün olmasada kahvaltınızı bu şekilde temin edebilirsiniz. Fiyatlar 4-6 GBP arasında değişmektedir.
-Metro ve Tren ağı inanılmaz kolaylık sağlıyor. Bunun en ekonomik yolu ise Oyster Card alarak haftalık 35 GBP ile ulaşımınızı sağlamak olacaktır. Günlük kartların bedeli ise: 8 GBP.
-Alışverişlerinizi PriMark'tan yapın. Kendinize Londra'da bulunacağınız süre boyunca yetecek kıyafet alabilirsiniz.
-Geziye çıkarken bir sırt çantası her zaman bulundurun. İçine; küçük bir şemsiye, hırka, sandviç ve su koymayı ihmal etmeyin. Hava gün içinde devamlı olarak değişkenlik gösterdiği için yanınızda güneş gözlüğü ve hırkanız mutlaka bulunsun (Mont olmazsa olmaz. Ama montunuzu çıkarttığınızda hırkanızı veya kapşonlunuzu mutlaka giyin)
-Restoranlarda eğer et yemeği veya tabakta yemesi mecbur bir yemek almayacaksanız ''Take-Away'' (paket servis) diyerek alışveriş yapın. Sandviç, Wrap, Cup-Food vs. tarzında yemekleri elinize alarak parklarda vakit geçirebilirsiniz. Oldukça keyifli ve daha ekonomik olmaktadır. Paket Servis ile oturarak yemek arasında her ürün için yaklaşık 0.75 ve 1.25 GBP arasında fiyat değişimi olmaktadır.
-İngiliz'ler aslında tahmin ettiğiniz gibi soğuk insanlar değil. Sadece vakitleri kısıtlı ya da zamana abartılı önem veriyorlar. Kalabalık metropollerin en büyük çilesi ulaşım olduğu için, burada insanlar koşuşturur vaziyette yürümektedirler. Yol tarifi veya herhangi başka bir soru sormaktan çekinmeyin. Sadece alacağınız cevap kısa ve net olacaktır bunun için alınganlık yapmayınız :)
-Her isteğiniz veya siparişiniz sonunda teşekkür ederseniz güler yüzle karşılaşırsınız. İngiltere'de insanlar buna önem veriyor. Tek istedikleri sizden iki harfi duymak : ''Thank you!''
-Prizler üçlü. Bunun için büfelerden soket temin edebilirsiniz. Fiyatı: 5 GBP. Atatürk havaalnından 30 TL verip kazıklanmanın gereği yok. Şehirde her yerde büfe var.
-Telefon hattı için önerim LycaMobile olacaktır. Lebara da var ama interneti paralı. LycaMobile ile 5 GBP'lik kontör size 4-5 gün yetecektir. Türkiye'de sabit hatları aramanın dakikası 1 Pens (yani 100 dakika 1 GBP), Cep telefonu aramak 12 Pens, SMS 12 Pens. İnternet ise Lycamobile'da bedava.

Londra'yı özet geçmiş olduk. Umarım faydalınırsınız. Daha fazla ayrıntı hem yazıyı çok uzatır hem de zamanımızı alırdı. Ama Londra ne soğuk, nede sıcak. Havası da İnsanı da ortaya karışık bir memleket işte..

Son söz: Ulaşım ağını çözmeniz sadece 1 gün. Sonrası çocuk oyuncağı zaten.

*Metro görmüş masum Ankara'lılar :)

Yiğithan Erdoğan




29 Temmuz 2013 Pazartesi

İNGİLTERE VİZESİ İÇİN BİLİNMESİ GEREKENLER

İngiltere vize başvurusu için bu yaz rekor bir başvuru sayısı yaptım ve yapmaya devam ediyorum; kendi adıma =) (136 vize başvurusu, 124 kabul ve 12 ret) 




Öncelikle gerekli olan belgeleri sıralamak gerekir :

-İngiltere'ye gideceğiniz tarihten itibaren en az 6 ay geçerli Pasaport (Aslında yazmaya gerek yok ama olsun, nelerle karşılaşıyoruz bir bilseniz)
-Nüfus Kayıt Örneği (Nüfus müdürlüklerinden alınabilmektedir)
-Otel ve Uçak rezervasyonları
-İngiltere'de bulunacağınız süre boyunca size yeterli olacak parayı gösteren GÜNCEL banka hesap dökümü (otel ve uçak bilet ücretleri, yaşam giderlerini karşılayacak bir meblağ)

-Özel Sektör çalışanı veya şirket sahibi iseniz;
1-Firmada çalıştığınıza dair iş yazısı (Şirket sahibi iseniz doğal olarak gerek yok)
2-Son 3 aylık maaş bordrosu (Şirket sahibi iseniz, şirket hesap dökümleri) 
3-Şirket imza sirküleri
4-Şirket Faaliyet Belgesi
5-Şirket Vergi Levhası
6-Ticaret Sicil Gazetesi
7-SSK Belgeleri (İş yeri sahibi iseniz, bağkur belgeleri)

-Devlet Kurumunda çalışıyorsanız;
1-Kurum Kartı veya kurumda çalıştığınıza dair belge
2-Maaş Bordrosu
3-SSK belgeleri
4-İş yerinden alınacak izin belgesi (zorunlu değil ama alınabilirse destekleyici olur)

-Emekli iseniz;
1-Emekli maaş bordrosu
2-SSK Emekli Yazısı
3-Emekli kimliği (Var ise)

Bunları dışında araba ruhsatı, arsa veya ev tapusu başvuruyu güçlendiren belgeler olacaktır. Eğer size aileniz sponsor olacaksa yukarıdaki belgeleri eksiksiz toparlamanız gerekmektedir. Öğrenci iseniz; öğrenci belgesi ve transkriptinizi, mezun iseniz; geçici mezuniyet belgeniz veya diplomanızı MUTLAKA evraklara dahil etmelisiniz.

Eğer Dil eğitimi ya da Lisans/Yüksek Lisans başvurusu yapıyorsanız :
-İngiltere'den gelecek olan okul evrakları
-Konaklama detayları
-Lise diploması ve transkript (Lisans başvurusu yapanlar için)
-Üniversite diploması ve transkript (Yüksek Lisans başvuruları için)
-Yeterlilik sınav sertifikaları (Lisans veya Yüksek Lisans başvuruları için IELTS ya da TEOFL sınav belgeleri)

Yukarıda belirtilen evrakların hepsi eksiksiz olarak danışmanınıza iletilmelidir. Bunların çevirileri yapıldıktan sonra, başvuru formunuz ile birlikte size eksiksiz olarak evraklarınız verilecektir. 

İngiltere vizesinde PÜF NOKTALARDAN bir tanesi orada bulunma amacınızı EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE belirtmek olacaktır. Eğer üniversite öğrencisi iseniz, akademik kariyerinize İngiltere'de bulunmanızın ne kadar faydalı olacağı forma yazılmalıdır. Eğer özel sektör çalışanı iseniz, iş hayatınızda kariyerinizde İngilizce eğitiminin önemi vurgulanmalı ve alınabiliyorsa iş yerinden İngilizce eğitimi sonucunda pozisyonunuzda terfi olunacağı belirtilmeli. Devlet kurumu çalışanı iseniz, vize almanız çok yüksek ihtimal zaten ama konuşma becerilerinizi geliştirmek için İngiltere'de bulunacağınızı vurgulamanız gerekmektedir. 

Diğer bir PÜF NOKTA ise banka hesaplarınızda bulunan ücret olacaktır. Hesaplarınız mutlaka hareketli olmalı ve orada kalacağınız süre boyunca herhangi bir para sıkıntısı yaşamayacağınızı kanıtlamalısınız. Vize başvurusundan 1 ay ve daha önce yatırılmış olan yüksek meblağlar şüphe yaratacak ve vize reddi almanıza sebep olacaktır. Örneğin, banka hesabınıza bir anda 10.000TL'lik bir giriş yapılmış ise bu 10.000TL'nin kaynağını göstermek zorundayız. Araba satışı, arsa satışı veya bir taşınmazın satışı ile bunu gösterebiliriz. Satış sözleşmeleri tabi ki evraklara koyulmalıdır.

Birinci derece akrabalar dışında size sponsor olacak bir akrabanız olacak ise; o kişinin nüfus kayıt örneği mutlaka alınmalıdır. Örneğin ; sponsorunuz enişteniz olacaktır. Ablanızın veya kız kardeşinizin nüfus kayıt örneği, eniştenizin nüfus kayıt örneği ve evlilik cüzdanları mutlaka evraklara koyulmalıdır. Aynı şey amcanız veya 2.dereceden bu tür akrabalarınız içinde geçerlidir. 

Her ülkede olduğu gibi en önemli olan şey, onları (konsolosluğu) Türkiye'ye döneceğinize ikna etmektir. Bunlarda ancak sağlam evraklar ile oluşturulabilir. Herhangi bir mesleği olmayan veya açık öğretim öğrencisi olan başvuru sahiplerinin vize reddi almaları olasıdır. Fakat güçlü bir başvuru dosyası ile bu kişilerde rahatlıkla vize alabilmektedirler.

Son olarak; sponsor olacak kişi kira gelirleri ile geçimini sağlıyorsa, kira sözleşmeleri evrakların içine mutlaka koyulmalıdır. Sözleşmelerde ev adresi ve kira bedeli açıkça belirtilmelidir. Ve kirada olan ev veya taşınmazların tapuları mutlaka evraklara dahil edilmelidir.

Bilmeniz gereken teknik bilgiler
1-Vize başvuru ücreti = 135 $ (Geri iadesiz)
2-Fotoğrafı başvuru merkezinde çekiyorlar bedeli = 5-10 TL
3-Başvuru esnasında 4-5 saniyelik videonuz çekilmektedir
4-Başvuru merkezine randevu saatinizden en geç 10 dakika önce hazır olmanız gerekmektedir
5-Randevunuza geç kaldıysanız ve şehir dışından geldiyseniz mutlaka uçak veya otobüs biletlerini kapıda gösteriniz


Şimdilik bu kadar. Her türlü sorunuz ve danışmanlık hizmetleri için yigithan.erdogan1985@gmail.com adresine e-mail atabilirsiniz. 

Gelecek hafta Schengen ülkeleri vize prosedürünü yazacağım. Kolay bir vize türü olsa da her ülkeye ait ayrı kurallar bulunmaktadır. Bunlar dikkatlice irdelenmelidir. 

Sevgilerle,

Yiğithan Erdoğan

18 Mart 2013 Pazartesi

Malta'da Eğitim ve Gezi


8 Mart Cuma günü, saat 14:10'da Malta'ya ulaştım. Alitalia ile uçtuğum için Roma üzerinden aktarma (4 saat) ile 1 saat 40 dakikalık bir uçuşla Malta'ya varmış oldum. Elinde Chamber College yazısı taşıyan transfer görevlisi ile konaklama adresine 20 dakikalık keyifli ve lüks bir yolculukla ulaştım. Havaalanından eve giderken neredeyse gözümü yollardan ayırmadan şehri seyrettim. Hayranlık uyandırmasa da imrendiğimi saklayamam. Ülke ve millet olarak tarihine ve tarihi yapıtlarına bu denli sahip çıkmak herhalde bir tek bizde yok. Neredeyse bütün binalar restore edilmiş ve tertemiz. Yollar dar ve trafik aynı İngiltere gibi sağdan akıyor. Havası, suyu ve insanları bile Kıbrıs'a bu kadar benzeyen başka bir ülke görmedim ben daha önce. 


Evimize vardık, anahtarı transfer görevlisinden alıp kapıyı açtığımda bir hayli sevindim. Normalde öğrencilerin kaldığı ve 3 yatak odası, mutfak, iki banyo ve oturma odasından oluşan ev tamamen bana ayrılmıştı. Bunun için ne kadar teşekkür etsem azdır Chamber College'a. Evden kısaca bahsetmek gerekirse; tam teçhizatlı mutfak, internet bağlantısı hızlı ve büyük ekran televizyonlu oturma odası, iki tane banyo ve tuvalet, her odada  kişisel gardırop olması öğrenciler için mükemmel bir seçenek olmakta. 



Evde bir gece kalacağım için eşyalarımı tamamıyla çıkartıp yerleşmedim tabi. Ama üstümü değiştirip biraz da dinlendikten sonra ilk hedefim yürüyerek Chamber College oldu. Okul Gzira şehrinde bulunmakta, kaldığım ev ise Sliema'da. Şimdi diyeceksiniz ki nasıl yürüdün ?İşte Malta'yı en ilginç kılan özelliklerden bir tanesi de yürüyerek 15-20 dakikada şehir değiştirebiliyorsunuz. Sliema, St.Julians ve Paceville gibi seçkin şehirlerin kuzeyinde 5 dakikalık yürüyüş mesafesinde yer almaktadır. Gzira ise Malta Üniversitesinin de bulunduğu biraz daha sakin ve eğitim için ideal bir şehir. 


Chamber College'a vardığımda Alex Camilleri (Marketing Director) bütün binayı gezdirdi ve okulun sahibi dışında bütün personel ile tanışma fırsatım oldu. Açıkçası bu kadar sıcak kanlı ve sevecen olacaklarını tahmin etmemiştim. Okul turunun ardından Türkiye'den getirdiğim ufak tefek hediyeleri vererek okuldan ayrıldım. Eve yürüyerek gideceğimden bu sefer sahil yolunu tercih ettim. İyi ki de etmişim. Bu eşsiz yapıtlar ve surlar akşam üzeri güneş batarken muhteşem bir tablo çıkartıyor ortaya.

Eve varınca ilk işim internet bağlantısı oldu haliyle. Biraz acıkmaya başlayınca kendimi dışarı attım ve sadık olmam gereken dietimi ilk geceden bozmamak için sahildeki restoranlardan birinde salata yedim. Dönüşte marketten alışveriş yaparak o geceyi güzel bir uykuyla geçirdim.


Sabah çağırdığım ''Cab'' ile Radisson Blu otele geçtim. Feltom Fuarının ilk günü acentaların ve okullar check-in yapmasıyla geçti. Kaldığım otel Paceville'e 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde olması benim için iyi bir fırsattı. Çünkü bütün restoran ve cafeler orada toplanmış adeta. En azından en çok seçenek orada var diyeyim. Fotoğraf makinemle birlikte başladım yürüyüşe, ilk durağım Moo's Kebab adlı Türk kebapçı oldu. Ve dietimi büyük bir keyifle bozmuş oldum. Malta'da sebze yemekleri et yemeklerine oranla biraz daha pahalı. Etler Arjantin ve İrlanda'dan geliyor bu bakımdan lezzet olarak bize yakınlar. 


11 Mart Pazar günü Fuar ve okul görüşmeleri başladı. Bu ayrıntıları burada çok fazla yazarak sizi yormayacağım ama şunu söylemeliyim ki 15 tane yeni okulu Malta portföyümüze katmış bulunduk. 

Malta'da öğrencilerin ağırlıklı olarak gezdiği ve zaman geçirdiği iki tane şehir var. St.Julian's ve Paceville. İkisi arası 5 dakikalık yürüyüş mesafesi var. Bazı okullar bu lokasyonlarda kurulu olduğu için konaklama alternatifleride buralarda yoğunlaşmış durumda. Sokaklarda ellerinde kitap ve defter ile yürüyen bir çok dil kursu katılımcısı görmek mümkün. Bu tarihlerde çok yoğun olmasa da yazın Türk nüfusu oldukça yoğun olmakta. Hem tatil hem eğitimin bir arada sunulduğu Malta, fiyatları bakımından da bir çok öğrencinin tercihi olmaktadır.

Mevsimi olmadığı için denize giren insan görmedim. Ama en güzel sahiller St.Paul's Bay'de yer almaktadır. Buraya yürüyerek gitmek (St.Julian's dan) 1 saati bulur. Fakat otobüsler oldukça sık geçmekte ve biletler saatlik, günlük ve haftalık olarak satılmakta. Aylık abonelik de var ama onu çok tercih edeceğinizi sanmıyorum. Çünkü Valetta veya St.Paul's Bay'e gitmiyorsanız gerçekten ihtiyacınız olmayacak. 

Ülkenin coğrafi yapısı, insanların aklında nemli ve bunaltan bir iklim oluşturabilir. Fakat Malta'da caddeler ızgara biçiminde bir mimariye sahip olduğu için adanın her yanı rüzgar almakta. Yürüyerek ulaşımınızı sağlayabilir ve kaldığınız yerde vantilatör işinizi rahatlıkla görebilir. 

Malta'da en dikkat çeken özelliklerden bir tanesi ise Arap Kültürü. Bir çok şehir Araplar tarafından inşa edilmiş ve isimleri halen kullanılmakta (Mdina, Sliema, Gzira ve Rabat gibi). Birde her şehrin tabelasında Merhba yazar. Bunu ''aa buraya çok Türk geliyor, o yüzden yazmışlar herhalde'' diye düşünmeyin. Çünkü, Merhba Malta dilinde ''hoş geldiniz'' demek.

Tıpkı İstanbul gibi Malta da Avrupa'da 2018 yılı için Kültür Başkenti seçilmiş. Tabi Malta İstanbul'un yanında minnacık bir yer olduğu için bu ünvan tüm ülkeye verilmiş. Valetta şehrinde bir çok restore çalışması ve hatta eski dizayna uygun olarak yeni yapıtlar inşa ediliyor. Bunlardan en ilgi çekeni ise Amfi Tiyatro olacak ki en çok çalışma orada yapılıyor.
Feltom tarafından düzenlenen Malta turunda ise Valetta (Başkent) şehrini gezdik. Burası adanın doğusunda yarım ada şeklinde ve surlar ile kaplı bir şehir. Tarihe merakı olanlar için ''MUTLAKA'' görülmesi gereken bir yer. Cafeler havaların güzelleşmesiyle sandalyeleri ve masaları dışarıya kurmuşlar ve insanlar dışarıda oturarak vakit geçiriyorlar. Parlamento binası ve Başkan'ın ofisi burada yer almaktadır. 


Gezi sırasında en ilgi çekici yer ise Mdina şehri oldu. Arapların kurmuş olduğu bu şehir tüm tarihi ile sizleri karşılıyor. Adanın merkezinden otobüs ile yarım saatte varılan şehir adeta tarihi eser cenneti. Binalar, kaldırımlar ve surlar tamamıyla korunuyor ve ülkenin aristokrat ve zengin kesimi sadece burada oturuyor. Şehre giriş kale kapısından yapılıyor ve sadece 1 km karelik alan kaplıyor. Toplam nüfus 400 kişi civarında ve şehre giriş yapan her araçta özel sticker bulunmakta. Burada St. Paul's Cathedral'i büyük heybetiyle gelenlerin dikkatini çekmekte.




Malta ile ilgili bilinmesi gerekenler:
-Prizler tıpkı İngiltere gibi 3 girişli. Ama voltaj aynı olduğu için sadece bir aparat işinizi görüyor. Yani dönüştürücü kullanmanıza gerek yok. Aparatlar ise havaalanında 15 TL, herhangi bir elektrikçide 7-8 TL.
-Trafik sağdan akmaktadır. Yayalara öncelik kuralı burada aynen uygulanmakta ve herkes size yol vermekte. Fakat akan trafikte oldukça hızlı araba kullanılıyor.
-Beyaz taksilere kesinlikle binmeyin. Gideceğiniz yer kısa bir mesafe bile olsa 25€ dan aşağı ödeme almıyorlar. Beyaz taksiler yerine, okulunuzdan veya otelden ''Cab'' numarası isteyin. Bir nevi korsan taksi olan bu şirketler (Malta'da yasal) hem daha ucuz hem de daha lüks hizmet veriyor. Cab'ler Otelden havaalanına 20€ isterken, beyaz taksiler 45 € istiyor.
-Su Türkiye'ye göre oldukça pahalı. Marketlerde 2 lt'lik sular satılmakta ve fiyatı 1,5€. Cafe veya restoranlarda suyun fiyatı kola veya herhangi bir meşrubatla aynı fiyatta neredeyse.
-Sıcak bir ülke olduğu için yediğiniz etlere mutlaka dikkat edin. Ucuz bir yerde et yemektense sebzeli pizza veya peynirli sandviçleri tercih edin. Çünkü ucuza yediğiniz etler yeterince soğuk kalmamış olabilir.
-Otobüs en çok kullanılan ulaşım aracı. Biletler otobüsün için saatlik, günlük, haftalık ve aylık olarak satılmakta. Minik market veya büfelerde de biletleri bulma şansınız var tabi.

Aslında, küçük de olsa buraya yazarak sığdırmak imkansız Malta'yı. Detaylı bilgilendirme için bana her zaman ulaşabileceğiniz adresim:
yigithan.erdogan1985@gmail.com

Sevgiler.

Yiğithan Erdoğan

5 Mart 2013 Salı

Malta Feltom Workshop 2103

Yılda 140bin öğrencinin dil eğitimi almak için akın ettiği Malta'ya Academy WorldWide Yurtsışı Eğitim'i temsilen katılacağım. Oldukça yoğun bir programım var ve sizlere gidiş-kalış-dönüş özetini geçmek istiyorum. 

8 Mart 2013

AZ 703 sayılı Alitalia seferi ile Malta maceramız başlayacak. Sabah 06.15 İstanbul Atatürk Havaalanından, Roma aktarmalı Malta'ya geçiş yapacağım. 13:20'de Malta Uluslararası Havaalanıdan, Chamber College tarafından karşılanıp konaklama adresine geçiş yaparak o günümü Chamber College'i gezerek ve okul ekibiyle tanışarak geçireceğim.

9 Mart 2013

Radisson Blu St.Julian's oteline giriş yapacağım ve bireysel olarak ayarlamış olduğum okul gezilerine başlayacağım. Akşamüstü dinlenerek ve Workshop için ön hazırlıkları tamamlayarak otele geçiş yapacağım. 



10 Mart 2013 

Feltom'un düzenlediği tüm gün sürecek olan Malta turu, okul ziyaretleri ve açılış resepsiyonuna katılacağım.

11 Mart 2013

Detaylı olarak sizlere tabloda gerçekleştireceğim Workshop programını aktarıyorum.



12 Mart 2013

ACE School of English okul gezisi ve öğlen yemeği
ClubClass Okul Gezisi
Skylark Okul Gezisi

13 Mart 2013

BELS Okul Gezisi ve Öğlen Yemeği
Malta Üniversitesi Gezisi

14 Mart 2013

AZ 887 sayılı sefer ile Roma aktarmalı Türkiye'ye dönüş.


Malta'da bulunduğum tarihte okullar ile yapacağım görüşmelerin ayrıntılarını ve Malta ile ilgili öğrenmek istediğiniz her şeyi burada yayınlayacağım.

Sevgiler,

Yiğithan Erdoğan